Beyin Fırtınası Gerçekten İşe Yarıyor mu?

Beyin Fırtınası Gerçekten İşe Yarıyor mu?

‘Beyin Fırtınası’ ilk olarak 1939 yılında bir reklam müdürü olan Alex Osborn tarafından keşfedildi ve 1942 yılında How to Think Up isimli kitabında yayınlandı. Mindtools’un kurucusu ve CEO’su tarafından yapılan tipik açıklamada, beyin fırtınası yönteminin iş hayatındaki sorunlara yaratıcı çözümler üretmesi için bir yol olacağı sunuldu.

 

Beyin Fırtınası, çoğunlukla; orijinal fikirlerle gelen ekipleri teşvik etmek için kullanılır. Bir lider, çözülmesi gereken sorunu ortaya koyar ve serbest bir toplantı biçimiyle, katılımcıların problemleri çözmek için fikirler üretmesi ve bu fikirlerin üzerine yeni fikirler önermesiyle inşa edilir. Kesin kural, fikirlerin eleştirilmemesi gerektiğidir. Fikirler, saçma ya da mantıksız olabilir. Bu yöntem, insanların yaratıcı fikirler üretmelerini ve sıradan düşünce kalıplarını kırmalarını sağlar. Bununla beraber; özel problemler için büyük çözümler üretecek beyin fırtınaları eğlenceli olabilir.

Beyin Fırtınası Gerçekten İşe Yarıyor mu?

Osborn, tekniğini keşfettiğinde önemli bir başarı olduğunu iddia etti. Beyin Fırtınası çalışmalarıyla, ABD hazinesine, tasarruf tahvili satışları için 40 dk içinde tam 103 fikir ile gelen bir grup gösterildi. ABD Hükümeti dahil olmak üzere, IBM, Dupond gibi kuruluşlar beyin fırtınası tekniğini hızla benimsedi. Yirminci yüzyılın sonlarında, beyin fırtınası, birçok kuruluşta yaratıcı etkinlikler için bir refleks haline geldi ve ‘brainstorming’ iş dünyası jargonuna adeta yeni bir fiil gibi dahil oldu. Evet, herkes beyin fırtınası yapıyor ama gerçekten işe yarıyor mu?

Beyin Fırtınası hakkındaki iddialar, varsayımlar baz alınarak kolayca test edildi.  Bir varsayım, grupların bireylerden daha fazla fikir ürettiği yönündeydi. Araştırmacılar, bazı bilim adamları ve şirket yöneticileri bu varsayımı test etti. Toplantı maddelerinin yarısı dörtlü gruplarla çalışılırken diğer yarısı bireysel olarak çalışıldı. Sonuçlar biraraya getirildiğinde ise;  bireysel olarak çalışan dört kişinin daha fazla ve daha kaliteli fikirler ortaya çıkardığı görüldü.

 

Beraberinde gelen araştırmalarda, daha büyük grupların daha iyi performans göstermediği sonucu vardı. Bir çalışmada, 168 kişiye beşli, altılı ya da yedili gruplara bölünerek mi yoksa yalnız mı çalışmak isteyeceği sorulduğunda çıkan sonuç, bireysel olarak yapılan çalışmaların gruplarla yapılan çalışmalara oranla daha daha verimli bulunduğunu ve gruplar büyüdükçe verimliliğin azaldığını gösterdi. Çıkan sonuca göre, grup halinde yapılan çalışmalar yaratıcı düşünceyi kolaylaştırmak yerine engelliyordu. Birden fazla kişi tek bir düşünce üzerinde çalıştığı için gruplar daha az fikir üretti ve bütün önerilere rağmen kimi katılımcılar grup içinde daha çekingen bir tavır sergileyerek pasif kaldı.

Beyin Fırtınası Gerçekten İşe Yarıyor mu?

Diğer varsayım ise eleştiriler olmadan üretilen fikirlerin, eleştiri altındaki fikirlere göre  daha iyi sonuç vereceği yönündeydi. Araştırmacı ve  bilimadamlarından oluşan bağımsız söz sahipleri, iki fikrin de kalitesini testlerle değerlendirdi. Eleştirmekten sakınan grup, daha fazla fikir üretti ancak iyi fikirlerin sayısı eşit kaldı. Yaratıcı fikirler üretmek için eleştiriyi ertelemek ve eleştiriden kaçınmak kötü fikirlerin artması dışında bir fayda sağlamadı.

 

Aslına bakarsanız, beyin fırtınası hakkında yapılan araştırmaların net olarak verdiği tek bir sonuç vardır, o da yalnız çalışmanın en iyi yol olduğu ve çözümlerin anlık olarak değerlendirilmesi gerektiğidir. En kötü yol ise büyük gruplar halinde çalışmak ve eleştiriyi ertelemektir. Apple’ın  kurucularından Steve Wozniak da aynı tavsiyelerde bulunur:

 

‘Yalnız çalışın. Devrim sağlayacak bir ürünü bir komite ya da bir grupta değil tek başına çalışırken üretecek güçte ve yetenekte olursunuz.’

 

Ünlü yazar Stephen King’e imza günlerinde en çok gelen soru, fikirlerinin nereden geldiği sorusudur. Peki; fikirler, nereden, nasıl gelir?

Beyin Fırtınası Gerçekten İşe Yarıyor mu?

Gerçek şu ki, fikirler tohumlar gibidir. Çoğu bereketlidir ancak hiç bir şeyin ölçüsüne uymaz. Ayrıca fikirler, nadiren orijinaldir. Bir kaç bağımsız gruptan, aynı anda, aynı konu üzerinde beyin fırtınası yapmalarını isteyin, muhtemelen birçok aynı fikirden elde edersiniz. Bu beyin fırtınası için bir sınırlama değildir, bütün yaratıcılıklar doğrudur. Çünkü her şeye adım adım ulaşırsınız, zıplayarak değil. Aslına bakarsanız, birçok şey, aynı anda farklı kişilerin birbirinden habersiz bir şekilde aynı yolu yürümesiyle keşfedilmiştir. Örneğin; 1611de dört farklı insan güneş lekelerini keşfetti. 1802 ve 1807 yılları arasında beş farklı insan vapuru, 1835-1850 yılları arasında 6 kişi elektrikli demiryolunu keşfetti. Öyle ki, 148 büyük fikrin aynı zamanda birden fazla insanın aklına geldiği ve araştırma devam edildiğinde bu listenin daha da uzayacağı sonucuna varıldı.

 

Fikir sahibi olmak ve yaratıcı olmak aynı şeyler değildir. Yaratılış salt bir ilham kaynağı değil uygulamadır. Elbette herkesin bir fikri var ancak hayal ettiğimiz şeyi gerçekleştirmemiz için adım atmamız gerekecek ve ilerlememiz gerekecek.

 

Kevin Ashton’a ait How to Fly a Horse: The Secret History of Creation, Invention, and Discovery eserinden alınmıştır.